koptu gün, günde bozdurdu değerine ne bir eksik ne bir fazla,
karınca kararınca... sağdı sevincini hüznünün
karabulutlarından sıyrılıp; yağdı yağmur. ekinler
fidan oldu. açıldı perde işte oksijen, çekti içine ve baktı
gözlerinin içine içine, kayboldu bebeğinde..
ne var elinde ya avucunda hüznün? avunup da kavrulmak
mıdır umut? sevip de ayrılmak gibi midir
sancısı? gidip de görememe kırgını mısın buluşma
ayağında; yoksa erken gebe misin hayatın çaylağına?
dağlanmış renginde asılıydı duvarın ince çivisinde asılı takvim.
okumaya üşendiği rakamlardan başlayıp bildiği yüzlerden
tanımamışçasına kaçmak gibi çevrildi gözü, takvim yok oldu.
yüzü asıldı duvarda.
dağlanmış yüreğindeydi ince çivi, aktı zehiri günün.
panzehirini yetiştiremedi yarın. öncede, öncesinde kaldı biçare.
koptu gün.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder