Hürriyet

30 Mart 2011 Çarşamba

i ♥ summer

Kiss Controller





Hobbit Tree House






...........












Hürrem'e rakip geliyor : )

Show Tv'nin sezona büyük renk getiren projesi "Muhteşem Yüzyıl"dan sonra, TRT de yeni bir Osmanlı dizisi için düğmeye basmış. Dizinin yönetmeni Ezel Akay olacak ve başrollerde Demet Akbağ oynayacakmış.

Dizinin ismi "Gümüş Lale" ve III. Ahmet dönemini anlatıyor. 12 yıl süren Lale Devri'ne denk gelen bu dönemin anlatılacağı dizinin adı Lale Devri olsaydı keşke. Bu isimde başka bir dizi var gerçi, keşke olmasaydı :/







Dizi için İzmit SEKA Fabrikası'nın alanında dev bir plato kuruluyormuş.

Tabii iddialı olacak ve  büyük ihtimalle "Gümüş Lale" dizisi de tutacak ancak "Muhteşem Yüzyıl"ın bile tarihi gerçekleri sınırlı ya da bala bulayıp verdiğini düşünürsek; 'muhteşem' oyuncularının yanında Hürrem Sultan gibi bir malzemesi olduğunu düşünmediğim bu dizide bağlayıcı nasıl bir aksiyon olacak onu merak ediyorum. Bekleyelim, görelim : )


23 Mart 2011 Çarşamba

Mutfağımızın mütevazi mücevheri: Domates


Bol ve çeşitli vitaminleri, mineralleri ve faydalı organik asitleri ile tıbbi değeri çok yüksek bir sebze olan domatesin faydaları yazmakla bitmemiş.

İşte mutfağımızın vazgeçilmezi, salataların baş tacı, yemeklerin Cinderella'sı domatesimizin faydaları:







- Kalp, karaciğer, böbrek bozuklukları için çok faydalıdır.

- Domatesin, böbrekleri çalıştırarak bol idrar söktürdüğünü ifade eden uzmanlar, vücutta biriken üre asidi ve ürat tuzlarını eriterek idrarla dışarı attığını, vücutta biriken suyu boşalttığını kaydediyor.
- Kansere tutulmamak için domatesin iyi bir sebze olduğunu bildiriyor.
- Safra ve böbrek taşlarının düşürülmesine yardımcı olur.
- Domatesin C ve E vitaminleri içerir, zengin bir potasyum kaynağı olduğunu ve çok az miktarda tuz bulunduğu için, yüksek kan basıncını düşürmeye yardımcı olur ve vücudun su tutmasını engeller.
- Domateste, yüksek oranda bulunan C vitamini, bağışıklık sisteminin gelişmesinde, grip ve nezle gibi hastalıkların tedavisinde faydalıdır.
- Domatesin hazmı kolaylaştırdığını, özellikle nişastalı yiyeceklerin (hamur işleri, kuru erzak) kolay sindirilmesini sağladığı belirtiliyor.
- Damar sertliğini giderir.
- Romatizma ve nikriste faydalıdır.
- Kabızlığı giderir.
- Mide ve bağırsakların düzenli bir şekilde çalışmasını sağlar.
- Cilde tazelik ve pembelik verir. İsiliği ve mayasılı giderir.
- Nasırların sökülmesine yardımcı olur.
- Çıbanların olgunlaşmasını sağlar.
- Arı sokmasında ve yanıkların tedavisinde faydalanılır.
- Midesi zayıf olanlar,böbrek ve mesanelerinde iltihap olanlar,domates suyunu içmelidirler.
- Antioksidan özelliği ile kansere ve kalp hastalıklarına yakalanma riskini, felç geçirme ve katarakt tehlikelerini azaltır.
- Kalbi hastalıklara karşı koruyan ve daha birçok faydası olan likopen maddesi, domates suyunun %85'inde bulunur.Ayrıca likopen kısır erkeklerde sperm yoğunluğunu ve hareketliliğini arttırarak kısırlığı önler.


Kaynak: Hürriyet

Menekşe

20 Mart 2011 Pazar

16 Mart 2011 Çarşamba

12:30'lara yarım diyememek!


Şu 12:30'a yarım demeyi sevmedim, sevemedim. Bir mantığı da yok sanırım adamın biri saate bakmış "aa yarıdan bölünmüş saate bak" demiş ve "yarık" diyeceğine "yarım" demiş. o.O

Yapılan tespitler içerisinde günün başlangıcı olan 00:00'dan 01:00'a kadar olan süre içerisinde sıfır sıfır otuz denemeyeceği için yarım denmiş diyeni; günün ilk yarım saati olduğu için böyle diyoruz diyeni ve saati ortadan ikiye bölüyor diye yarım deniyor diyeni de var:D

Günün yarısı öğlen 12:00. Saati yarıdan böleceksek her türlü böleriz, sıfırsıfır otuz diyemiyorsak 00:05'e de 5'lik mi diyelim? Günün ilk yarım saati yani buçukluk dilimiyse ki en mantıklı tespit budur; gece ilk yarım saati öğlen 12:30 ilk yarım değil. O zaman ona da 2. yarım demeliydik.

Velhasılıkelam biz gece 00:30'a da öğlen 12:30'a da yarım desek nükleer bir patlama olmayacak evet ama ben ağzımdan kaçmadığı sürece 12 buçuk diyeceğim ya da saatim bozukmuş gibi 5 dk ileri ya da geri söyleyeceğim gıcıklığına. *.*

15 Mart 2011 Salı

Adidas & Disney

Güldüren erkekleri mi seviyoruz?


"Ağlatanları sevecek halimiz yok ya" dicem de bu yazdığıma kimse inanmıcak eminim :/

Şimdilik biz, bizi ağlatan erkekleri unutup; kendimizi güldüren erkekleri neden sevdiğimizin cevabını arayalım, bulalım.

Eveet kadınlar neden kendilerini güldüren erkekleri sever?

Yine İngiliz bilim adamları tarafından yapılan yeni bir araştırmaya göre 'kadınlar kendini güldüren erkeklerin daha zeki olduğunu düşünüyor'muş da ondan : )
Tabii aramızda konuşuruz hep; tahminler havada uçuşur "sence iq'su kaçtır 140 var mı? Yok canım o kadar da değil en fazla 125'tir" falan diye. Rakamsal değeri tartışılacak konu mu kalmadı canım! Meselaa meselaaa günde kaç kere tatlı mesajlar yolladığımız falan :p Zekanın da bir güç sembolü olduğu ve yuvayı korumak kollamak üzere kullanılacağı bilinçaltımıza işlenmiştir elbette. Ayrıca kendisini güldüren insanı kim sevmez ki? Yine de ne kadar bağlayıcıdır, herkesin kendi tasarrufunda...

Araştırma sonuçları ayrıca ekliyor;

"Erkekler de kendilerini güldüren ancak yeri geldiğinde de ciddi olabilen kadınlardan hoşlanıyor. Ancak onların en çok hoşuna giden kendilerini güldüren değil aynı frekansı tutturabildikleri yani onların yaptığı esprileri algılayabilen kadınlar."

Yani kadınlar önce bi espriyi anlasınlar da yapmaları kusur kalsın o.O
Bu araştırma sonucundan anlıyoruz ki; erkeklerin henüz bilmediğimiz daha çok dertleri var.
Ve de ben bu araştırmalara uyuz oluyorum >.<
:reverans


Esin Kaynağı: Milliyet



12 Mart 2011 Cumartesi

Ve fakat.



Düz yolda boştu. Bi gaz bi gaz. Yanaklar niye pembeleşti? Bazen suratlar değişiyor evetten hayıra, soldan sağa gibi dimi. Yine tuhaf tuhaf sanki anlayanı yok gibi. Birkaç şey vardı söyleyeceğim aklıma gelince yazacağım. Sonra uykusu olup da sanki uyumak istememek.
Dans ederken ayakta ve eli belinde kokusu burnunda gibi. Bubble bubble bubble gun. Minibüse selektör yapmak kadar pervasız hayat. Saçlarımı yana taramam da pervasızca. Hamburgeri ıslak da yerim kuru da yerim.
Parmağını şıklatmasına gerek yok tanrının ol demesi için! Bunlar hep şov. Rehin aldı beni alnındaki iziyle Mihail Gorbaçov.

Pray for Japan



the reality

The Smurfs - Trailer

10 Mart 2011 Perşembe

"Barn Style House"



Hepsi ve fazlası için :/

Led Zeppelin-kashmir


Horlama tutkuyu öldürür mü?

İngiltere’de yapılan bir araştırmaya göre aşkın ömrü 3 yılmış...

Herhalde Frederic Beigbeder de "Aşkın Ömrü Üç Yıldır" romanını yazmadan önce bu araştırmanın sonuçlarını beklemiş ve almış kalemi eline!

Gelelim konumuza; 2 bin kişiyle gerçekleştirilen araştırmaya göre, çiftlerin 3 yıldan sonra birbirlerinden daha çok şikâyet ettiği, daha az seks yaptığı görülüyormuş. İlişkinin başındaki çiftler, 3 yılı devirenlere oranla haftada 3 kat daha fazla seks yapıyor; çiftlerin yüzde 67’si başta partnerinde umursamadığı birçok özelliğin üçüncü yıldan sonra rahatsız etmeye başladığını dile getiriyormuş.

Sonuç olarak bence bu 3 yılda ne yapacaksanız yapın diyor araştırma sonuçları. Oops.



Ve tutkuyu öldüren sebeplerde horlama da yer alıyor.
Hakikaten çok rahatsız edici bir durum olmakla birlikte; en son çareyi söylüyorum, tedavisi mümkün. Yeter ki gönüller bir olsun : ) Ayrıca ben bile çok yorgun olduğumda horluyorum bir erkeğin yanımda bebek gibi uyumasını biraz gay bile bulabilirim :pp

Peki horlama tutkuyu öldürür mü? Öldürmez. Tutkuyu öldürecek tek şey zamandır. Bunun süresi 3 yıl mıdır bilemiyorum ama ilişkileri ayakta tutacak şey tutkuysa şayet, o zaman yanımda horlayan bir erkek istemiyorum : ))


Esin kaynağı: Milliyet


9 Mart 2011 Çarşamba

Poğaça

Güzelim poooça'ya poaça diyenler dilinizi eşek arısı soksun o_O

7 Mart 2011 Pazartesi



Kar yağarken temizliğe başlayanlar, sizi çok iyi anlıyorum ^.^

8 Mart Dünya Kadınlar Günü


Bir baba ile oğlu bir gün tatile gitmişler. Tatilden dönüşlerinde trafik kazası geçirmişler. Baba ölmüş oğlu ise ağır yaralı. Oğlanı hemen hastaneye kaldırıp ameliyathaneye almışlar fakat doktor "bu benim oğlum ben oğlumu ameliyat edemem". demişşşş.

Çünkü doktor annesiymişşşş : )

'Kadınlar Günü'nde aklıma hep bu hikaye geliyor. Seneler önce duymuş ve çok etkilenmiştim. Çalışan bir annenin kızı olmama rağmen aynı yanılgıya ben de düşmüştüm : ) bkz: he-hö'lemek.

Günümüz kutlu & mutlu olsun...

6 Mart 2011 Pazar

Dance with me.








Aldatılan kadının isim isteği!



Aldatılmak! Ne yazık ki fikren olsun fiilen olsun bu hissi iyi kötü hepimiz yaşamışızdır. Bazılarımız da yaşatmıştır eminim.Herneyse, bu his diyorum çünkü sadece sevgili, karı-koca değil arkadaşların da birbirini aldatması söz konusu bence. Bir ilişkiyse yaşadığımız kız arkadaşlarımıza da erkek arkadaşlarımıza da karşı sorumluluklarımız var elbette. Hatta iş hayatında bile kendimizi aldatılmış hissetmemiz mümkün zaman zaman.

Burada bahsedeceğim başlıktan da anlaşılacağı gibi bunlar değil ama. Her ne kadar zor olduğunu bilsem de "aldatan aldanır" züğürt tesellesini cebe koyarak devam ediyorum : )

Filmlerde, dizilerde ve tabii ki gerçek hayatta mutlaka karşılaşmışızdır. Kadın aldatıldığına emindir ve ilk sorusu şu olur. Kim o? Burada ilk akla gelen tanıdık biri mi acaba? dır tabii ki. Ama ben bu hisle sorulduğunu düşünmüyorum çünkü tanıdık biriyle yakınlaşmayı, hemcinslerim siyahla beyazı ayırt edebilmek kadar kolay farkederler.

Hayır, Ceren olsa kötü de; Fadime olsa "hmm iyi isim ofsayt nasılsa" diye mi düşüneceğiz? Şu durumda Ahmet de olsa farketmez bence ya neyse : ))) İsmi Ceren olsa da Fadime olsa da sizden farklı bir tarafı olduğu muhakkak olan şahsı tanımayı istemek normaldir belki fakat kendinizi ona benzetmeniz ya da kendinizi eksik hissetmeniz değil. Tamam aldatan aldanır'ı yemiyoruz belki ama "mazlumun ahı yerde kalmaz"ı arşa taşırız.

Sözlerime son verirken sıradaki parçayı tüm kadınlara armağan ediyorum ^.^


Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...